2.23.2010

tangoya alisan parmaklar

tango derslerine yine baslamis oldum. ne ileriye gidebiliyordum, ne de geriye. ortada duduk gibi kalinca artik yeter dedim kendime. gancho, secada, lapis, cart curt kelimeler ruyalarima girmeye basladi. ayak parmaklarimin alti agriyor, bacaklarimin arkasi bi tuhaf ama en guzel haber, bel inceltiyor. bu kadar basit. tango yap, karsina donduren bir partner cikinca yaptigin tek sey etrafinda donmen oluyor, dondukce ne kadar mesafe katettigini de farketmiyorsun. onemli olan sey yukari bakmak, asagi baktigin an basin doner. cocukken donmeye severdim nedense. basimin donmesi beni yere yatmami zorlardi ki bunda eglenceli olan nedir anlamis degilim.

neyse!

tango ayakkabilarimin durumu pek iyi ama bu necmi ustayi cok merak ediyorum acikcasi. tarlabasinda bir usta, haftada 200 cift ayakkabi yapip buenos aires'e gonderiyormus, CNN Turk'te filan cikmis...dukkan hep kadinlarla doluymus, sececek model yuzlerce...adam bir efsane gibi. gelecek hafta ona gidiyorum kesin.

2.15.2010

McQueen is dead!

i can't believe it. committed suicide. i really enjoyed his work- the cuts, the jazzy lines within the material, the concept of his shows...goddang it! 11 stores and one is in istanbul. now what?

2.10.2010

tekel'in hanimi hulya

baglarbasi'nda tekel bir bakkal dukkani, onunde masada, hep bir kac kisi, kahkahalar, gelen gidenlerle sohbet, kedilere mama, kayip kedileri evlerine kavusmak icin yardim eli uzatan, hep guler yuzlu, hulya.

scott ve crystal ondan kolalarini, cikolatalarini (aslinda benim icin aliyorlar), sut filan hulya'dan alirlar. ve her zaman hulya scott ve crystal'a ne diyorsa guldurup eve postalar. hulya onlari eve yemege davet etti. scottlar beni de cagirdilar, tercumanlik yapacaktim.

hamsi, cig kofte, baklava ve raki. menu basit ve ayni zamanda bol. hulya hanim'in hayat hikayesi zorluklarla dolu ama yinede "bu benim secimimdi, ve bunu yasadim" diyen guclu bir karakter. 16 yasinda evlendirilmis, kizi dogmus, esi calismiyor, fabrikada calismis, esinden ayrilmis, 21 yasinda yeniden evlenmis, oglu olmus, es yine calismayan biri, 13 sene sonra onu da bosamis, o arada ingilizce kursu veren okulda asistanlik yapmis, liseyi acik ogretimde bitirmis, 2 sene once tekel dukkanini acmis ve 2 sene orda kalmis. daha eve yeni cikmis.



baya dolu bir hayat. scott ve crystal'i evine davet etmesi, simdi bir sevgilisi var ve kesinlikle evlenmek istemiyor, "boga burcuyum ve ozgurlugumu seviyorum" diyen bir kadinla tanismak benim pazar aksamimi parlatti.

2.08.2010

ditditt

haftasonu cok guzel gecti. surekli arkadaslarla disarlardaydik. gulmekten baska pek birsey yapmadik.

arkadasimiz baran istanbul'un en guzel yerlerinde kaliyor. muzisyen olmakla birlikte grafikci ve ankarali. istanbul'da cok ankarali var bu arada. gecen hafta on kapinin ditdiit sesi butun gun devam etmis ve hic susmamis. evden calistigi icin sakinlik oluyormus ondan surekli bu ditdiiit sesleri cildirtmis cocugu. bir kac gun boyle devam etmis. artik dayanamayip guvenligi aramis, kapi bozuldu mu diye. guvenlikte baran'a demis ki o da delirdikten sonra arastirmis. alt komsu yeni bir papagan almis ve evde tabii ki hic kimse yokmus gun icinde. kus napsin yalnizliginda kapi sesini sevmis ve ditdiit otuyormus.

yani istanbul ben sasirtmaya devam ediyor. gercekten.

2.04.2010

ucgen bir hikaye

kis 2007- ankara'ya donerken otobus duraginda beklerken amerikali ama super turkce konusan jeremy ile tanistim. istanbul'da 2 senedir yasiyordu, tanistigimizda ankara'da tezi icin arastirma yapmaya gidiyordu. her istanbul'a gelisimde ya da onun ankara'ya gelisinde bulusuyorduk. ben istanbul'a geldim, o da amerika'ya dondu. antropoloji uzerinde arastirmalari vardi, ortakoy'de evine donerken evinin yandigini izledi, istiklal'de yuruyuslere katilirdi ve her cesit arkadasi vardi. bende onlarda biriydim. enteresan bir kisi.

sikago'ya dondugunde uzulmustum ama yazilariyla iliskimizi canli tuttu. yazilarini o kadar begenmistim ki mississippi'deki yakin arkadasim alan'a gonderiyordum. alan'in son kitabi cikmadan once karar aldi, senenin buyuk bir kismini new york'ta gecirecekti, cunku new york'taki hayat mississippi'den dunyalar kadar fark oldugu icin cok daha fazla hikaye cikar diye dusundu. ve new york'a bayiliyor tabii.

o aralarda jeremy istanbul'a geldi. new york'ta associate professor icin bir teklif gelebilir dedi. olacagina o kadar inandim ki bir kac ay sonra new york'a tasinacagina dair email atti.

gecenlerde alan haber verdi: new york'ta bir ev partisine gittim dedi. jeremy'nin ev partisiymis megersem! insanlar jeremy'i nasil taniyorsun sordugunda "tanimiyorum, istanbul'da ortak bir arkadasimiz var" demis.