9.28.2010

the american experience

it's been non-stop travelling. and the thing is i have come to the conclusion that i love being in this tight schedule which leads to exhaustion with a hint of exhilaration. here's a snapshot: to alan's and staying at his marvellous antebellum house, meeting up with my camp buddies, going out to natchez, going to a book reading with alan to the delta, flying out to maine and watching the leaves turn, getting on this awesome gadget called the power wing which my nephew is obsessed with, getting picked up by my high school friend i haven't seen since 1993, driving with him from atlanta to nashville, reuniting with my yogini friend chandelle.

it was a packed schedule. i am breathing in nashville. giving a yoga class today, going for an astrological reading tomorrow, driving out to mississippi day after via graceland. en-route to the pig roast. my traveliing comes to an complete circle at alan's. my path somehow always leads to alan and the south.

i love the south.

9.14.2010

soon in the south

i will be in the south. deep south with alan, chan, my camp buddies, hopefully folks from my luther days, a weekend with my family. it will be a much needed change of country. no complaints. i just need a break from istanbul and the constant shuffling. there will be some extreme shuffling and socializing in the US no doubt. but i have missed my friends on the other side of the ocean. i don't know what it is with me and south but the clashes within the stets, the rivers and climate, people driving trucks and not cars, just makes it all an interesting kind of funny.

9.07.2010

360° zaman tuneli

once bilet abimle alamamistik. abim 25 senelik fan club uyesi ve biletler satisa cikmadan 3 gun once kendisi alabiliyor. biletix izin vermedi. alamadi. benimde hevesim kacti. oteli, abimin gelisini, birlikte U2'yu seyredecegiz hayallerimiz yikildi. kolay olacaksa gidilir dedim. bunu mucadele haline donusturmeyecegim. biletix'te saha sold out ve tribunlerdeki yerler sacma bir para. ama U2 afislerini izliyorum. bu kadar yakinken gitmemek tuhaf irem dedim. tuhaf. amerika'da kac sefer izledin, kendi memleketine geliyorlar ve istedigin de buydu, turkiye'ye bir gun gelecekler dedin ve iste oldu. sonra konsere 3 gun kala kargoda 2 tane hediye bilet geldi. ellerim filan titredi, gozlerim bugulandi ve dondum.

emineyle gittik. 3 defa tribunlerden seyrettim ve kendimi onlardan kesilmis hissediyordum hep. U2'yu gormeyeli 9 sene olmus, sahada olmak kadar guzel birsey yok. neyse emineyle kanyon'da bulusttuk, eren'le bir sigara ictiler ve dolmusa bindik. zincirlikuyu'dan yenibosna'ya geldik. biraz deodorantsiz bir hava vardi anlican. herkes heryerde, metrobus yollarinda yuruyor herkes filan. biz kactik oralardan manav bize minibus gosterdi, stad'a gider dedi ve bindik.

turkiye'nin en yavas dolmusuydu. dolmuslar federasyonu bence o dolmusu copluge filan atmali. aydinlikken binmistik, hava kararmis ve halen yoldayiz. bebekler, cingeneler, anneler, amcalar, bir kac tane U2cular, bi de U2cu olanlar ama gitmeyenler. bi de sagar sofor. yagmur da yagmaya basladi. eh iyi pozitif taraflarina bakalim...bu karanlik koyde yalniz degiliz en azindan. meydan'dan inip yurursunuz denildi. peki. birakildik. meydan dedikler bir bakal ve bir firinci. isik yok. stad nerde? aha stad 4 km otede, isikli tepesi gorunuyor. durum parlak degil.

emine gofret cikarti onu yedik. dusunelim. bir cift yanimizda, kizcagiz usuyor. kocasi cozum ariyor. taksi yok, iftar vakti, kamyonculara mi otostop yapsak diye dusunuyorum. 15 dakika sonra bunlari dusunurken bir araba yanasti stad nerde sordu. emine demez mi "bizi goturursen hep birlikte buluruz". emine yikiliyor ya. pazarliga bak. bindik vinn bastik ve 6 kisi stad'a gitme eylemine girdik. bir yerlerden ciktik ve girilmez yere gelmis olduk. giremezsiniz denildi, sofor cocuk nasil bunalmis, "bana ne" deyip girdi ve bir kac bin kisi ordan giriyor, araba park yerleri duzgun filan. basin'in girdigi yermis ve bu da sonucta bir girismis. bu arada sadece tek bir giris kullaniliyormus. ne sacma. 80,000 kapasiteli stad ve sadece tek giris kullanilacak. toplanti masasinda nasil kararlar verilyor? "evet 40,000 bilet satilmis arkadaslar, 15% arabayla gelecek, tek bir giris kullanilsin", bu mu deniliyor?

girdik, tas toprak, camur, yagmur serpistiriyor. emineyle sahada yerimizi bulduk. sahne muthis, bir uzay gemisi. baya baya uzay gemisi. snow patrol geldi. gun icinde onlari dinlemistim, cok sevdim. sarkici cocuk nasil sevimli ve guler yuzlu. hemen asik oldum. hemen. kirmizi gomlek, beyaz kravat giymis. yavrum. lubnanli, slovaklar, bir cok yerlerden farkli diller yagiyor. 8000 bilet yurtdisina satilmis. hos. snow patrol bitince U2 heyecani 1 saat daha kaynadi ve sonunda ciktilar.

1997'den beri yasadiklarim gozumun onunden bi gecti ve gecti. her sarki onlarla soyledim, agladim, bagirdim, zipladim, boynum yukari baka baka yoruldu ama durmadim, manyaklar gibi guldum, her sarkida sok oldum bunu da soyluyorlar diye...emine yanima cool cool takiliyor dans ediyor, gecmek isteyenleri birlikte civi gibi durup kimildamiyoruz. arkamda bir tip surekli arkami durtuyordu sonra bagirarak fisildadi "dengem bozulyor tutunuyorum bazen" dedi. arkadasinda erkek arkadasi. ona niye tutunmuyorsun sormak istedim ama konusacak vakit yoktu. U2 ile vakit cok degerli.

son sarkilarinda yavas yavas cikmaya basladik. arkadaslarimizin arabasina gittik bulusttuk, herkes ayni anda konusuyor, sucu soruyor "zulfu cikti mi?" cikti dedik cikti. turkiye'ye selami var dedim icimden. bindik arabaya heyecan yuksek, otopark'tan ciktik ve yola donerken araba bi darbe yedi. kafam tavana filan vurdu, soktayim. ciktik. park gorevlilileri hatali yonlendirmeden dolayi arabayi cukurlu seride yonlendirmis. arabanin on tekerlekleri cukurda. 6 kisi onden tuttu, gaza basildi ve araba cikti. biz usluca bindik ve gittik. neydi o filan oldum. ne oldu biraz once?

hersey o kadar hizli gelisiyordu ki. anlik yasamalar. U2'nun verdigi sersemligi ve zihin bosalmasi sabaha kadar devam etti. sanki eski resimlere bakiyorum da yorum yapiyorum gibi. zaman tuneli gibi.

9.06.2010

U2 ile yasamak

10 yasimdaydim. U2 hayatima girdi ve sonrada cikamadi. izin vermedim acikcasi. hayatimdaki donum noktalarinda yanimdalardi. ve ne sansliydim ki bir kac kez konserlerinde onlarla birlikte sarkilarini soyleme firsatim oldu.

1997: pop
2000: elevation
2001: elevation 2. tur
2010: 360°

ilki mezun olacaktim, korku doluydum
ikincisi kos koca kamp dunyasindan farkli bir ise ve sehre tasiniyordum
ucuncusu amerika'yi terk ediyordum

ee simdi? farkli bir bakis acinsina adim attim da daha kelimelerle ifade edemiyorum. zamanla hayatimda degisik bir noktada oldugumu anlayacagim ve anlatacagim.

ve de binlerce insan gibi bu aksam hep birlikte olmak beni o kadar heyecanlandiriyor ki. bunun gibi toplumlari birlestiren U2'ya selamlarimi iletiyorum. turkiyemize hosgeldin U2!

9.02.2010

tango




tango is not a macho dance. there is more communication happening during a 4 minute dance than in a 4 month relationship. all the dancing i have done has brought me closer to facing my fears in loving, being loved, giving and receiving, and making each step count. quite a bit of yogic action involved actually.