12.22.2008

clues on life in bozcaada

blue frames

walls

big pebbly beaches

crows

one- eyed cats

12.19.2008

bozcaada

bayram tatilinde bozcaadaydim. bayramin tam ortasinda. kalabalik, trafik, telas hepsi bitmisti. istanbul'dan bozcaada'ya gitmek kolaymis. eceabat- canakkale feribotlarla gecip sonra geyikli- bozcaada...gunes vardi, esintiyle gunes birlikte sahilde yurumek buyuk bir keyifti.

minnacik bir ada. hep adali olmak istedigimi bilirim. iste hangi ada olacak, hangi ada bana gore... o sorunun cevabi yavas yavas gezdikce olusuyor. bozcaadalilar seker insanlar. acimasiz taraflari da var. kucuk bir yer oldugu icin ters bir hareket...herkesin haberi olur. bir ressam Sibel japonya'da yasayip kendisine ada'nin batisinda tas ev ve bahce yapmis. ondan baska yok. komsulari yok. merkezde isi olursa ya yurur ya da ona ziyarete gelen goturur. merkez'de pansiyonlari var, firdevs'le remata'da kaldik. ev ortamini ozlemisim.

dolunaydi. firdevs'le sahile indik ve dolunayi seyrettik. kale'nin yuksek duvarlarin yaninda denizi, ayin yansittigi dalgalari gecenin bir saatinde izledik. topladigimiz taslari cam kenarina koyduk.

bisikletler kiralanabilinyor. yaz aylarinda cok kalabalikmis. ben tenha halini sevdim. evler 2 katli rum evleri, kucuk, sevimli ve kullanisli. herkes ev fiyatlarini konusyordu surekli.

bozcaada herkesi davet eder ama herkesi kolay kabul etmekte zorlanir gibi geldi. ondan da yine gidilecek bir yer.